Peygamberlik Vehbi midir, Kesbi midir?
Bir gün, bir adam kasabada peygamberlik iddiasında bulunan birini duydu. Merakla, o kişiye yaklaşarak şöyle dedi: “Peygamberlik, bir çabanın sonucu mudur yoksa ilahi bir lütuf mu? Yani, peygamberlik vehbi mi, kesbi mi?” İşte bu soru, yıllardır tartışılan ve derin anlamlar taşıyan bir sorudur. Birçok insan için, peygamberlik, ilahi bir lütuf, doğuştan gelen bir görev gibi algılanırken; bazıları da bu kutsal görevin, bir çaba ve gayret sonucu elde edildiğini savunur. Peki, peygamberlik, vehbi mi, yoksa kesbi midir?
Vehbi ve Kesbi: İlk Adımlar
Öncelikle, “vehbi” ve “kesbi” kelimelerinin ne anlama geldiğini biraz açalım. Vehbi, Arapça kökenli bir kelimedir ve “Allah’ın lütfu” anlamına gelir. Yani, bir şeyin kişinin gayreti veya çabası olmadan, doğrudan bir ilahi müdahale ile elde edilmesidir. Kesbi ise, bir çaba ve gayret sonucu elde edilen şeydir. İnsanların kendi iradeleriyle, çaba göstererek kazandıkları başarıları ifade eder.
Peygamberlik söz konusu olduğunda, birçok kişi bunun bir “vehbi” olduğunu, yani ilahi bir lütufla verildiğini savunur. Peygamberler, Allah’tan gelen vahiylerle insanlara rehberlik eder. Fakat bir diğer görüş de, peygamberliğin, peygamberin kendisinin büyük bir içsel mücadele ve gayretle ulaşabildiği bir seviye olduğunu savunur. Bu durumda, peygamberlik, bir nevi “kesb” olur.
Peygamberlik ve Vehbi: İlahi Lütuf mu?
Peygamberliğin “vehbi” olduğu görüşü, İslam’ın temel inançlarından biridir. Peygamberler, insanlık için Allah tarafından seçilmiş ve görevlendirilmiş kişilerdir. Bu, her bir peygamberin doğuştan bir seçilmişlik ile görevlendirildiğini ve bu görevin, Allah’ın iradesine dayanarak verildiğini ifade eder. Peygamberler, toplumlarına Allah’ın mesajlarını ulaştırmak için ilahi bir lütuf olarak seçilirler. Onların peygamberlik görevine başlamadan önce belirli bir çaba harcamış olmaları gerekmez; bunun yerine Allah’ın kudretiyle, her biri kendi zamanında seçilmiştir.
Peygamberlerin hayatlarında, bazen büyük zorluklar yaşadıklarını görsek de, bu zorluklar ve imtihanlar, onlara peygamberlik görevinin verildiği andan itibaren, Allah tarafından gönderilen manevi destekle aşılmıştır. Örneğin, Hazreti Muhammed (s.a.v.)’in hayatına baktığımızda, bir çocukluk dönemi, ormanlarda yalnız geçirdiği yıllar ve nihayetinde aldığı vahiylerle, bir insan olarak yaşamış ama peygamberlik, bir ilahi lütuf olarak ona verilmiştir. Bu, peygamberlik görevinin “vehbi” olduğu görüşünü pekiştirir.
Peygamberlik ve Kesbi: Peygamberlikteki Çaba ve Gayret
Diğer taraftan, peygamberlik yolculuğunun “kesbi” olduğu savunulabilir. Çünkü her peygamber, mesajını iletmek için büyük bir çaba ve gayret sarf etmiştir. Her biri, toplumlarının karşılaştığı zorlukları aşmak için büyük bir içsel güçle savaşmıştır. Örneğin, Hazreti İbrahim’in (a.s.) ateşe atılmadan önceki ruhsal mücadelesi, Hazreti Musa’nın (a.s.) Firavun’la karşılaşırken sergilediği cesaret, Hazreti İsa’nın (a.s.) halkı doğruya yönlendirmek için verdiği mücadele, bir çabanın ve gayretin sonucudur. Bu açıdan bakıldığında, peygamberlik, sadece bir ilahi lütuf değil, aynı zamanda o peygamberin içsel çabalarının, sabrının ve fedakarlığının da sonucudur.
Her bir peygamberin, yalnızca kendisine verilen vahyi iletmekle kalmayıp, o vahyi kabul ettirmek için büyük bir çaba sarf ettiğini görmekteyiz. Peygamberler, zaman zaman zulme uğramış, toplumları tarafından reddedilmiş, hatta fiziksel ve psikolojik şiddetle karşılaşmışlardır. Ancak yine de bu zorlukları aşarak, toplumsal yapıyı dönüştürmüşlerdir. Bu da, peygamberliğin “kesbi” bir yönünü temsil eder: Peygamberler, halklarına doğru yolu gösterebilmek için büyük bir mücadele verirler.
Bir Peygamberin Hikayesi: Hazreti Muhammed’in (s.a.v.) Peygamberliği
Hazreti Muhammed (s.a.v.), peygamberlik yolculuğunu hem “vehbi” hem de “kesbi” yönleriyle yaşamıştır. Onun peygamberliği, ilahi bir lütufla başlamış olsa da, hayatı boyunca büyük bir çaba ve gayret sarf etmiştir. Mekke’deki toplumunun karşılaştığı inançsal engelleri aşmak, onları doğru yola yönlendirmek, bir insan olarak onun için kolay olmamıştır. Bedir ve Uhud savaşlarında gösterdiği cesaret ve stratejik düşünce, onun peygamberliğindeki “kesbi” yönünü gösterir. Peygamberlik, sadece bir seçilme değil, aynı zamanda bir insanın toplumuna doğruyu anlatmak için verdiği mücadeledir.
Peygamberlik: Hem Vehbi Hem Kesbi
Peygamberlik, bir yanda Allah’tan gelen bir lütuf, diğer yanda ise o lütfu insanlara ulaştırabilmek için büyük bir gayret ve çaba gerektiren bir süreçtir. Bu iki yönüyle, peygamberlik hem “vehbi” hem de “kesbi” bir olgudur. Her peygamber, ilahi bir seçilmişlik ile görevlendirilmiş olsa da, halklarına doğruyu anlatmak ve bu mesajı iletmek için büyük bir mücadele vermiştir.
Sizce peygamberlik, yalnızca bir ilahi lütuf mudur, yoksa büyük bir çaba ve gayretin sonucunda mı ortaya çıkar? Peygamberlerin hayatındaki bu ikili dinamik hakkında ne düşünüyorsunuz? Fikirlerinizi bizimle paylaşın, birlikte tartışalım.